19 Aralık 2012 Çarşamba

Havamız iyi olsun !

Amann hava bültenleri de rutine bağladı: biraz da kar bassa, yağmur çaksa, şimşek yağsa, sel açsa noolur sanki ?!?

T' uzaklar

Gözlerim dalıyor ne zamandır. Merak ediyorum neyi düşlediğimi. Keşke tutsa elimden götürse beni oraya. Ağrım,sancım kalmasa. Kimse neden diye sormasa ve asla konuşmasa. Deli gibi çığlıklar atabileceğim; sonsuza kadar saçmalayabileceğim; kendimi kandırabileceğim uzaklar. Artık rüyalarım da bile göremediğim bozkırlar. Hayatımda ilk kez durabildiğim sınırlar. Beni sonsuza dek yalnız bırakacaklar. Evet hala merak ediyorum götüren öldü mü diri ?

16 Aralık 2012 Pazar

Niyet

Bazen kendimi bir pulu eksik tavlanın sahibi gibi hissediyorum. O pulun yerine mutlaka konacak şeyler bulunabilir; yeter ki oynamak istesin.

30 Kasım 2012 Cuma

Ankara havası !

Ankara soğuğunu yersem iflah olmazdım, ben hep bundan korktum esasında !

Toş toş simtoş







♥ TOŞ TOŞ SİMTOŞ ♥




Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellak iken pireler berber iken, çok güzel bir çiçek açmış çorak bir bozkırın ortasında. Mis gibi kokutmuş etrafı. Adeta renklendirmiş siyah beyaz hayatı.




Kaç bozkırın tek goncasıymış o. Nazikmiş, narinmiş bir o kadar da kendinden eminmiş.Zaten haklıymış da o çiçek, zira çok güzel, alımlı, ahu gözlüymüş. Ayrıca cin gibi akıllı, zeki ve parlak bir çiçekmiş.




Çok sevdiği için herkesi, çok da sevilirmiş.




O çiçek 21 Ekim 2005’ te açmış. Adı da Simten’ miş.




İlhan’ın, Aylan’ın biricik yavrusuymuş.




Müge, Gizem ve Efe’nin biricik kuzeniymiş.




Dedim ya kaç evin tek prensesiymiş.




İyi ki açmış o çiçek, iyi ki doğmuş balço.




Sevenleri de ona Simtoş dermiş.




Bu sebepten bu kısa yazının adı Simtoşun sevdiği kitap serisine uygun olsun diye Toş Toş Simtoş olmuş ;))

29 Kasım 2012 Perşembe

Orda bir kitap var uzakta !

Orada. İlk rafta, tanımadığı kitapların arasında, mor sırtı dönük, yalnız, aciz. Ele alınmayı bekliyor. Ancak o zaman görülür adı. O kitap okunmayı bekliyor. İçinde kimbilir ne harfler, ne satırlar var. Kendisine şaşırılmasını bekliyor. Saman sayfaları çevrilsin aheste aheste, hışır hışır çevrilmekten yorgun düşsün ve nihayet tamamen kapatılsın kapağı. Tek umudu bu. Yaşıyor açıkçası; insanlara nefes almadan da yaşanacağını göstermek istercesine.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Televizyon tarihinin en mantıklı (!) programı ...



Esra Erol' u izleye izleye benim de kriterlerim oluştu; öncelikle içinde Allah korkusu olmayan, yalancı, işsiz güçsüz,sapık, ahlaksız, dayakçı, riyakar, sahtekar, mümkünse benden 120 yaş büyük , bi de müsait bi yerde beni aldatabilecek bir bey istiyorum!

bu ne ya ! :@:@

25 Kasım 2012 Pazar

Günlük keder programı



Bütün Cumalarım bitti, Salılarım gamlı. Ve sen de Pazarsın, akşamında bunaldığım.

Sakın gün işte, Allah'ın günü deyip geçme.

Her gün sandığın gibi umut değil, gerçek getirir ve gerçek de senin gerçekleştirebildiklerindir.

Gerçekten, sen neyi gerçekleştirdin ?!

Hiç düşündün mü?

Cevabını bulamayacağından söyleyeyim; sen tatsızlığı gerçekleştirdin. Daha doğrusu o metalik tadı !

Ben de düşleri gerçekleştirdim aheste aheste...

Ama sen ne bileceksin ki. Bir gün bile düşüne düşmedim ki.

Peki ya hiç beraberce gerçekleştirdiklerimiz yok mu, yada insan denen varlık insanla beraber yapabilir mi?

Zor belki ama imkansız olan bizeydi.

İnsanın insanla beraber gerçekleştirebileceği tek şey "YIKIM" !

Enkaz altında kalan güvene de selam olsun Kartal' dan !

20 Kasım 2012 Salı

Tespit

Bazı insanlar sevmeye programlanır, hislerinden onur duyar amma ve lakin bu onun hayal kırıklığı yaşamasına ve bu hayatı yaşamak cezasına çarptırılmasına sebep olur. Velhasıl sevgi her kulun ilacı veya zehri değildir, her kulun kalbinde ihtivası değişir. Tecrübeyle sabittir !

14 Kasım 2012 Çarşamba

Mügesel tespit ve tepkiler


  • En şifalı yemek kafadır, kafayı yiyince ağrı sancı kalmaz adamda oh miss ! 
  • Nasıl olsa cehennemde bizimle beraber yağlarımız da yanmayacak mı ne gerek var diyete rejime :P 
  • Evet belki bugüne kadar işler kötü gitti ama bundan sonra da böyle olacağından kim emin olabilir ki ;-) 
  • Eskiciyim, nostaljiciyim evet, çünkü orada anneannem, büyükbabam, babaannem, amcamdan izler var, eski intaş, eski komşular, çocukluk arkadaşlarım var, kırıp kaybetmediğim insanlar, henüz yapılmamış hatalarım var, e şimdi nasıl vazgeçeyim onlardan ! 
  • Gsm operatörleri, bankalar, alışveriş siteleri gibi beni rahatsız eden ve mesaj kutumu işgal eden faktörlere dava açsam kesin kazanırım ama dava sonuçları da mesaj ile bildirilir kesin ! 
  • Kartal belediyesinin bana vermeyi aklının ucundan bile geçirmediği o yetkiye dayanarak ben bilmem eşim bilir yarışmasının adını ben bilmem mi eşim ne sinir olarak değiştiriyorum ! 
  • Her türk asker doğar, her japon çekik doğar, gün doğmadan neler doğar ? 
  • Sanırım kasım ayını sevmiyorum kasım kasım kasıldığı içindir belki de :D 
  • Yolda arabayla giderken yolun ortasından yürüyen yayalara çarparsak bonus kazanırız gibi geliyor bana 
  • İnsan hata yapabilir ama hatalar insan yapamaz 
  • Bahçevan şarkısındaki sen düldülsün ben bülbül kısmına hala akıl erdirebilmiş değilim söyleyen sanki kimlik bunalımında da ezberlemeye çalışıyormuş gibi 
  • ♪♫ yağmurun sesine bak sele davet ediyorr ♫♪ 
  • Gözükara bir korkak! 
  • Sayılı gün çabuk geçer diyen atamız sayı saymayı biliyor muydu acaba ! 
  • Hepimiz gibiyiz ! 
  • Bir şeyler hep eksik kalacak; hayattaki tek kural bu ! 
  • Herkese kulp takacak olsaydım ortalık kulplu beygırden gecılmezdı :p 
  • Neden serseri ruhlu, bencil insanlara tutulduğumu şimdi anladım; herhalde bir insan nasıl bu kadar vurdumduymaz olabilir diye hayran kalıyorum ben yapamadığım için. 
  • İnsan bu kadar alıngan olunca kilo da alıyor tabi!

25 Ekim 2012 Perşembe

Açtım bayramlık ağzımı




Çocukluk hassas yıllar, aman bir şeyine karşı gelmeyelim,

Okul çağı, aman çalışıyor yoruluyor suyuna gidelim,

Sınavlar çağı, aman hem okul hem dershane e ergenlik de yaklaşıyor çocuk maymuna döndü suyuna gidelim,

Ergenlik, aman ateş ile yaklaşmayalım,

Üniversite çağı, aman okulunu bir an evvel bitirsin de istersen kafamıza mıçsın,

İş arama çağı, aman bir an önce çok yorulmayacağı ama çok kazanacağı çok yakın bir yerde bünyesinde hep helal süt emmiş karşı cins barındıracak bir iş bulsun da isterse beni vursun,


Evlenme çağı, aman sağlıklı birini bulsun da isterse gerisi ne olursa olsun,

Hamilelik dönemi, aman iki can taşıyor canı sıkılmasın,

Loğusalık dönemi, aman süt veriyor üzmeyelim,

Çocuk büyütme dönemi, aman çoluğu çocuğu var ahını almayalım,

Menapoz dönemi, aman açın camları kapıları kaçın,

Yaşlılık dönemi, aman adam kendi adını bile karıştırıyor kalbini kırmayalım,

İnsan hayatının akışı boyunca yaşından bile çok böyle özel dönem geçiyor,

Ee bu dönemler bitmeyeceğine göre insanoğluna rahat yok ,

Ha bir de buna bahar, yaz, sonbahar, kış depresyonu dönemleri de ekleniyor,

Yani insan denen bu canlı 7/24 arızada,

Velhasıl kimsenin birbirine kızmaya hakkı da yok.

11 Ekim 2012 Perşembe

Görmek isteyen hiç kör kalmaz !





Eğitim, aile terbiyesi ve 15 yıllık öğretimden ibaret değildir. Olmamalı da. İnsan yoldan geçen hurdacıdan, akşam eve dönen işçinin elindeki torbadan, hani o sülük gibi yapışıyor diye şikayet ettiğimiz çingene çocuklarından, hatta dandik magazinlerden de ders çıkarır isterse. Yeter ki yargılamasın, yeter ki gerçeği görmek istesin.


3 Ekim 2012 Çarşamba

Siparişler





Dizilerde karakterlerin her bölümde başka yaşlarda olmasını istiyorum. Yani birilerinin ninesinin beşiğini sallayabilsini istiyorum.


Tiyatroda oyuncunun oyunun ortasında durup seyirciye “ ay sıkıldım, gel de biraz sen oyna, doğaçla gitsin !” demesini istiyorum.


Siyasetçilerin can ciğer kuzu sarması olmasını, hatta birleşip tek parti olmalarını istiyorum.


Nikah memurlarının şahitlere icazet sormasından sonra kendisine dönüp “ iyi de kardeşim sen bunları evlendirmek istiyor musun acaba ?” diye sorgulayıp evlendirmekten vazgeçmesini istiyorum.


Evdeki kitapların her bir yaprağını tek tek koparıp fotokopiyle aynı boyuta getirip tek bir kitap haline getirilmesini istiyorum.


Elbiselerimi dolabımın içine atarken havada katlanmasını ve uygun bi yere kendiliğinden yerleşmesini istiyorum.


Balkonda miskin miskin uyuklayan amcanın birden Elvis Presley’ e dönüşmesini istiyorum.


Bir gün de bir kedinin kendisini çağıran adama “ eeee ! sabahtan beri pisi de pisi, başka lafın yok mu senin be adam!” diyerek posta koymasını istiyorum.


Duş alırken duş başlığının birden davranıp dank diye kafama indirmesini istiyorum. Belki jetonum düşer.


Bir gece odama girince komodin, şifonyer, gardırop ve tuvalet masasının okey oynadığına şahit olmak istiyorum.


Çoraplarımın benim çiftlediğim şekilde değil, istedikleri herhangi bir çorabın eşiyle çift olmasını istiyorum.


Telefonum çaldığında telefonun gelip beni bulmasını istiyorum.


Birileri kavga ederken gaipten bir müzik sesinin duyulmasını ve aynı Gırgıriye’ deki gibi kavganın bitmesini istiyorum.


Zamanı dilediğim gibi bölebilmek istiyorum. Mesela 3 gün bir sene olsun.


İç organlarımı tek tek çıkarıp güzelce bi yıkayıp yerine koymak istiyorum.


Ayakkabılarıma gideceğim yeri söyleyince beni oraya götürmesini istiyorum.


Bi de bütün derdimin bunlardan ibaret olmasını istiyorum :D

28 Eylül 2012 Cuma

Geçmişi olmayan adam



Yürüyorum.

Güneşin konumundan anlıyorum ki 4-5 saattir yoldayım.

Ben hatırlamasam da bacaklarım beni bir yerlere götürüyor. Çok heybetli, çok gamlı ağaçların olduğu bir yer. Orman desem değil.

Yerlerdeki taşlar çok değişik ve hatta komik. Taşın adı olur mu hiç. Adının altına yazmışlar. Harfler, evet! Bunlar harf denen işaretler. İ,n,s,a,n,i,y,e,t. Evet hatırladım bunu. Sevindim. Çünkü uzun zamandır birşeyler hatırlayamıyordum.

Dahası doğum yılı var. Yanında bir tire ve tireden sonrası boşluk. Karar verememişler mi son kullanma tarihine, yoksa boyası mı bitmiş yazanın!

Ayak ucundaki suluktan kuşlar su içmekte. Muhtemelen onlardan başka dua eden de yok burada.

Ama bu diğerlerinden farklı. Üzeri o kara örtüyle değil kan kırmızı bir şalla örtülü.

Garibim insaniyet cinayete kurban gitmiş!

Faili de malum üstelik. O aynadaki geçmişi olmayan o adam öldürmüş onu, atmış denize. Cuppp!

Ve böylece burada yatacak bir insan bile kalmamış geriye!

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ales dedin de iyi bok yedin !







Sığlıkla sığırlık arasında pek bir farkın olmadığını düşünenlerdenim. Aynı akımın mensubu olarak da derinlik serinliktir mottosuna tapanlardanım. Bu halimle kendime yetebiliyorken birden karşıma alımlı çalımlı afeti devran bi sınav çıktı. Ve onu ilk tanıdığım anda anladım ki o derinlik para etmiyormuş.


Ales’in sayısal ve sözel mantık soruları beni çıldırtan. Mantıksız da değilim ama benim mantık, bi bana mantık. Öyle bir belirsizlik bulutu oluyor ki kafamda, kendime bile güveniyorum. Güvenmiyorum evet çünkü kendimi sevmiyorum. Millete de güvenmiyorum ama memleketi seviyorum. E ama o zaman ben niye kendimi sevmiyorum ?


Yani şu sınavda Mügel mantık bölümü olsa, birden fazla şık doğru olsa yada şık ekleyebilsek cevaplara daha şık olmaz mı? Ales dedim dedim bak ne oldu ? Kafa gitti. Zaten herkesin kafa gidik ki. Hatta yebarişunuki!


Hülasa siz de benim gibi alese hazırlanıyor ve o sorulara takılıyorsanız, benim gibi düşünüp düşünüp işi saçmalamaya vardırmadan açın çözümlü sorulara bakın. Artık olduğu kadar e olduramazsak da oldurabilenler bize fena çakar nasip kısmet! Bu arada ben Sabri’nin Manchester’ a attığı golü arıyordum nereye geldim ? Bu arada Sabri gol atabiliyor muydu ya ?!

9 Eylül 2012 Pazar

Servetifünunculaştıramadıklarımızdanmısınız?



İçimde benden bağımsız zırvalayabilen bir sevgi kelebeği var. Ama rahatsız mıyım bu durumdan?

Yooo, servetifünunculuğuma veriyorum artık...

Mutsuzluk

Mutsuzluk; bilinmeyen bir numarayı öğrenebilmek adına operatöre atılan meraklı bir mesaja " aradığınız numara rehbere kayıtlı bulunmamaktadır" cinsinde gelen nahoş bir cevapdır aslında... Giden kontöre mi, numarayı hafızanda tutacaksın diye yırttığın bi tarafına mı acıyacağın hususu ebediyete kadar sır olarak kalmaya mahkumdur.

Nafile onur senfonisi

Aşkı kelimelere hapsetmek aşka, aşığa yapılabilecek en soysuz haksızlık biçimidir. Çünkü, aşk seni uyutmayan bir senfonidir, çınlar durur kulağında kalbinde. Aşkın adını anman gerekir. Yanar dilin, dudağın; beyin var gücüyle seni pişmanlığa iter.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Mügist







Nihayet idrak edebildim hüviyetimi. Ben tek ve hür, kardeş ve varlıklı bir Türkiye isteyecek kadar saf, paraya tapmayan ama hayır demeyen, tamamen bensel bir nedenden, ondan habersiz ve istemeye istemeye kendimi sevdiğimden mahrum bırakan yabani bir kadınım. Üstelik ne hasta, ne sağlıklı, ölümden hem korkan hem hayattan kopuk, ne açık görüşlü, ne bağnaz,ne hiççi, ne hepçi, ne komünist, ne kapitalist, ne hümanist, ne ateist, ne deistim ve sanırım ben mügist'im, yani bir bakıma vasati, epeyce de zorum karşımdakilere...




Sadece Allah' a tapabilen, en saf haliyle dua eden bir kulum ama bazı bazı Tanrı'nın " ben bunu niye böyle yarattım ki yahu! " dediğini de hissetmiyor değilim.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Bence...

‎"Amaaan ben de birşey var zannettim" cümlesinin verdiği pervasız rahatlığı özleyen birçok insan varken "... Evet, bana düşeni yaptım" cümlesindeki huzuru tadabilen insanların azlığıdır dünyayı çekilmez kılan. Elini taşın altına koymaktan imtina edenin başına taş düşmeyeceğinin garantisi yoktur bence.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Kararlıyım !



Seni hep seveceğim çocuk;

Hergün daha fazla bir hevesle, iştiyakle seveceğim,

Onlar gözüme de soksalar hakikati; gene seveceğim,

Sen istemesen deli misin ne buluyorsun bende desen bile seveceğim,

Üzülsem de yansam da seveceğim,

İkna olup sen de sevsen de seveceğim,

Keyif benim değil mi; saçlarının, sakallarının her telini tek tek seveceğim,

Ölene kadar seveceğim,

Katilim olsan da seveceğim,

Sevmeyi unutana kadar seveceğim,

Her hücremle her hücreni seveceğim,

Yaz olsan ayrı, kış olsan ayrı seveceğim,

Cennetten kovulsam, cehenneme direk olsam yine seveceğim,

Katı olsan, sıvı olsan, gaz olsan,

Yok olsan, yok olsam bile,

Bir yolunu bulup yine seveceğim,

Aslanın ağzında olsan, timsahın gözyaşı olsan, zamansız solsan da seveceğim,

Sen beni çözemesen, ben seni çözemesem bile seveceğim,

Cunda'yı da yaksan yine seni seveceğim,

Tek gelecek planım bu işte,

Geleceğimi de seveceğim,

Eeee seveceğim işte be !

26 Ağustos 2012 Pazar

Doğurgan döngü

Olmalı diye söylendikçe ne kadar oldurmaya çalışıyorum sorusu çıkar insanın karşısına ve verilecek her cevap da kendi içerisinde irdelenmesi gereken muamma yumağıdır aslında!

Esbab-ı Mucibe

Esas ıstırabın gölgesi ağrılar, içimizdeki fenalığın göstergesi vücuttaki yaralar, korkuların maskesi tebessümler, başımızın gözümüzün sadakası tüm aksilikler, uykusuzluk müsebbibi hisler ve nankörlük göstergesidir bunca varlıkla çekilen yokluklar !

24 Ağustos 2012 Cuma

isyaaaeeeennnn

İçten geldiği gibi yaşamak yerine elden geldiği kadarını yaşamak zordur bu derde düşene. Bu kişi muhtemelen aile planlamasından bihaber ebeveynlerce, sırf kendilerine yeni bir şans olabileceği ümidiyle dünyaya getirilmiş kişilerdir. Bu bahtsızların kaderi anne babasının ağzından çıkacak iki kelimeyle yazılır. Kendilerinin iradesi vardır, istekleri de amma ve lakin anne ve babasının istekleri önceliklidir. Bu şartları değiştirmek de onların elindedir elbet ancak söz konusu değişime ebeveynlerinin izninin olmaması çok güzel bir taş koyar önlerine. Yapılması gereken şudur ki daha birçok kişinin hayatını kurtaracak bir tavsiyedir; bu derde düşenler lütfen başkalarını da düşürmeyin. Açık konuşayım; ebeveynlerinizin genlerini taşımanızdan mütevellit sizin de böyle bir eğiliminiz olacaktır. Daha da net olayım; destek değil yön verecekseniz doğurmayın kardeşim !

23 Ağustos 2012 Perşembe

Name

Sizin de hiçbir zaman sahibine ulaşamayacak bir mektubunuz var mı acaba ? Ne kadar düşünerek, tartarak yazdığınızı hatırlamak mı yoksa kağıdı katlarken yıprattığınız mı canınızı yakan? Yada daha çok bu mektubun yazılmış olması mı can sıkan ?

20 Ağustos 2012 Pazartesi

:S

Deli gibi yorgunken seni düşünmem hayattan daha fazla yorduğun için mi yoksa hayatım senden ibaret olduğu için mi bilemiyorum, ama bu yorgunluğa izin verdiğim için delirdiğimi inkar etmeyecek kadar razıyım ... En azından onu biliyorum...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Bayram mesajı

Çirkef bayanlara müjde ... bayramlık ağızlarımızı açmamızın tam sırası ... Bu arada 0-14 yaş çocukları şekerlerden, tatlılardan uzak tutalım geleneksel bayram cırcırı salgınını da engelleyelimmm :D

16 Ağustos 2012 Perşembe

Ben aslında...



Bazen zihnim, bazen bilinçaltım, bazen hafızam olmak üzere üç şerden korktum, üç harflilerden ziyade,

Kendimden korktum işte,

Gördüğümden, duyduğumdan, duymadığımı zorla duyurandan,

İnsana buyurandan,

Safi karnını doyurandan,

Ancak vakit doldurandan,

Şeytanıyla anlaşandan,

Zulme göz yumandan,

Paraya tapınandan,

Giysisini itibarı sayanlardan,

Üçe alıp beşe satandan,

Evvelini unutandan,

Pişkince sırıtandan korktum,

Şimşeği çakmadan gürleyenden,

Fitratı hayır bilmeyenden,

Dostunu ahmak belleyenden,

İmanın kadrini bilmeyenden,

Kendine söz geçiremeyenden,

Kargayı kılavuz belleyenden,

Kanunları keyfen çiğneyenden,

Kudretini şerre vakfedenden,

Kaybın cevherini görmeyenden,

Yarımın tamdan büyük olduğunu görmeyenden,

Dur deyince bitmeyenden,

Gel deyince gelmeyenden,

Çok laf edip haddini bilmeyenden,

Hayal ile hakikati zedeleyenden,

Çok' un şerrini bilmeyenden,

Mülkü, kürküyle çene yorandan,

Fakiri düşkünü hep horlayandan,

Gül deyince ağlayandan,

Ak deyince çağlayandan,

Söylediğini duymayandan,

Eksiğini görmeyenden,

Şükretmesini bilmeyenden,

Namusu mahrem sanandan,

Sabrın selametini, süratin felaketini bilmeyenden,

Atasına kulak asmayandan,

Gafletiyle çırpınandan,

Yüze gülüp kuyu kazandan,

Haramı fırsat görenden,

Sabi rızkı yiyen adamdan,

Nefsine karşı gelmeyenden,

Komşusu açken pasta yiyenden,

Enden, boydan, sağdan, soldan, yandan, derinden, nefesinden, sesinden, teninden, varlığından, selinden, senliğinden, sersemliğinden, benliğimden, sersemliğimden korktum,

İnsandan korktum iyice,

Hasılı O'ndan korktum işte...

Nerdeyim?

Aylaklıkla çaylaklık arası...

14 Ağustos 2012 Salı

Vasati

Benim adım vasati; ne biraz tam ne de noksan !

7 Ağustos 2012 Salı

Kurcalama bozacaksın !

Yalandan kimse ölmedi doğrudur ama lütfen bakayım ölücek miyim diye yalan söyleyip de durmayın, pis bağımlılık yapar; size ve çevrenizdekilere zarar verir... Aman diyeyim !

6 Ağustos 2012 Pazartesi

İKRAR


Ağlamak istiyorum ama bir neden bulamıyorum, hayret! Belki de nedenden ziyade bir hakikata ihtiyacım vardır ağlamak için. Ve belki de bu hakikat bugün kaçmamıştır gözüme. Olamaz mı? Belki de gözlerim görmez olmuştur. Dil yok zaten, ses yok dolayısıyla. Bir de sağır olsam yürek gümbürtülerine. Bir gayret şuuru da kaybedersem ne güzel olur. Uçar zaten anılar, geriye bir beden kalır ya sahipsiz; ererim muradıma. Oh be öldürdüm zamanı işte. Oh be !

5 Ağustos 2012 Pazar

Acayip alternatif bi tıp !



Aman onu yeme kanser yapar, bunu yeme felç eder, bunu içme kör olursun, şunu içme obez olursun diyen ve ne yiyeceğimizi şaşırtan uzmanlar acaba kaç yaşına kadar yaşayacak ve ne şekillerde ölecekler çok merak ediyorum !


Mesela;


1. Dediklerini yapıp hiç bir şey yiyip içmeden, yani açlıktan,


2. Açlıktan gözü dönen hastasının cinayetine kurban giderek,


3. Kafası karışan yetmiş beş milyonun ahını alıp çarpılarak,


4. Ormanın birinde yürüyüş yaparken ayılarca parçalanıp,


5. Yangın, sel, deprem gibi afetlerde değil de afet sonrası çadırlarda yanarak,


6. Marmara’ da yüzerken katil balinaların vahşi katline kurban giderek,


7. İstanbul’ daki köprülerden geçerken halatların fiyonk olması sonucu kaza yapıp,


8. Basketbol oynarken potaya sıkışıp,


9. Yürüyüş yaparken kitap da okuyacağım diye belediye çukuruna düşüp,


10. Çarşaf sererken yanlışlıkla kendini boğup,


11. Balkonda otururken üst kattaki komşunun çamaşır suyu dökmesi sonucu ağır yaralanarak,


12. Vantilatöre cinsel organını kaptırarak,


13. Sevgilisinin kocası eve dönünce saklanmak amacıyla ayakkabı dolabına saklanmak neticesinde kokudan komaya girerek


14. Kraliçenin verdiği elmayı yiyerek,


15. Üç tabak kuru fasülye yemiş bir insanla üç metrekarelik bir alanda uyumak zorunda kalarak ,


16. Hamamda sabuna basıp düşerek,


17. Nefes tutma yarışını fazla ciddiye alarak…






Nasıl olur bilemeyiz tabi ama Allah gene de onların yokluğunu göstermesin; tabi gerçek tıp doktorlarının !

3 Ağustos 2012 Cuma

Dizi dizi inciler...



Bir dizinin bir bölümünü niye defalarca kez verdiklerini anladım nihayet; diyalog bölümlerinde fon müziklerinin baskın olması neticesinde anlaşılamayan kısımları kaçıranlar için veriliyor herhalde...




Bir de neden yazın verilen tekrarlarında bir gün 1. ertesi gün 111. bölümü verdiklerini anlayabilsem !

Normalite



Kusurluysan huzursuz olmana şaşırma, normali bu zaten.

Hatta su içerken bile boğazın yanıyorsa,

Nefes almak istiyorsan derin derin,

Elin ayağın, gözlerin, sesin titriyorsa bunlar da normal.

Herşeyi yanlış anlıyorsan,

Pire için yorgan yakıyorsan,

Hep birşeyler yapmak istiyor, yaptıkça da sıkılıyor, daralıyorsan, bu da normal işte.

Her yaptığı batıyorsa insanların,

Seslere tahammül edemiyorsan,

En yakın zamanda kaçmak geliyorsa içinden uzaklara hem de habersiz,

Bir yandan da korkuyorsan yalnızlıktan çocuklar gibi, bunlar da normal.

Zira sen kusurlusun, dünyanı alt üst etmişsin.

Nihayetinde dünya da seni boğuyorsa, senden öcünü alıyordur ki;

Bu da normal değil mi ?

2 Ağustos 2012 Perşembe

Bu bir emirdir !



Unutma beni, unutturma kendini,

Somurtma öyle, üzme beni,

Yanılma asla, yanıltma beni,

Gülme öyle kinayeli, ellere güldürme kendini,

Oynama benimle, oyuncak olma kimselere,

Ve gitme öyle, gitmeme de izin verme !

Acun Bey' e...

Bence acun ılıcalı wipe out için arjantinlere hiç taşınmasın minibüs yolu müsait, survivor için de ada ada dolaşmasın köprü trafiği de bu yarışma için müsait, ayrıca minibüslerde tanımadığımız adamlarla halay çekebiliyoruz Acun bey halaystar diye bir yarışma da yapabilir :D

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Kabahatli o değil, gözleriydi...



Dipsiz birer kuyuydu gözleri; utanmadan beni girdabına çekti,

Yada kara bir çift lekeydiler gönlümün gömleğine düşen, ihtişamını gölgeleyen,

Belki de tarifi mümkünsüz bir hasret, bir yas içinde boğulmamak için kullandığım can simitleri...

Neyse neydi işte,

Neticede beni peşinde sürükleyebildi,

Ama işte sıkıldı bir yerde,

Yolun ortasında bırakabildi ellerimi,

Sonra da arkasına bakmadan gitti, gidebildi ...

Gerçek vol.3



Kızdığın şeyi sen de yapıyorsan insansın demektir,

Birine kızıyorsan, bu en azından bir tane hata yaptığının göstergesidir,

Üstüne hatalıyı bağışlayabiliyorsan, bir tane daha yapacağının garantisidir,

Ve üzülmesinden korkup söylemiyorsan hatasını, daha çoook üzüleceğinin resmidir,

Ve ağlayabiliyorsan ona ait en ufak fikrin için, işte o aşkın ta kendisidir,

Uyurken bile acı çekiyorsan, bu düşündüğünün emaresidir,

Bir acıya ağlarken ondan daha büyüğü olabileceğini geçirebiliyorsan aklından, büyüdün demektir,

Sana acı veren hatalarının hangi birini bertaraf edeceğini bilemiyorsan, şirazen kaymış demektir,

Yine de yaşamaya çalışıyorsan, kendini affettin demektir,

Sen kendini affedebildiysen diğerlerinin de affetmesi yakın demektir...

İnsana bazen sadece zaman gerektir...

Ama biri olmaya çalışırken hiçkimse oluyor,

Birşey olmaya çabalarken hiçbirşey oluyorsan,

Üzgünüm;

Bu hiçbirşeysin demektir...

Kahır



Aynaya baktıkça seni göremediği için çıldıranı üzme,

Ve sen de aynaya baktıkça kalbini göremediğin için delirme,

Kader de deme,

Önünde de eğilme,

Çık balkona sessizce bağır,

Çığlıkların buluşur sözyaşlarıyla,

Birlikte çekilir elbet bu kahır !

27 Temmuz 2012 Cuma

Aşkı memnuymuş el ne karışır !

Adnan gibi basiretsizini, Nihal gibi şımarığını, Bihter gibi ihtiraslısını, Firdevs gibi yılanını, Behlül gibi dengesizini, Beşir gibi hastalıklısını, Nesrin gibi gevezesini, Cemile gibi aptalını, Matmazel gibi buz kütlesini, Bülent gibi gereksizini, Katya gibi köpeğini, Hilmi gibi paragözünü ilk defa gördüm diyeceğim de yalan olacak şimdi :D

26 Temmuz 2012 Perşembe

Tasvir-i müphemiyet



Öyle parmaklarının sızlamasına benzemez o,

Sıcak gibi bunaltmaz o,

Saçlarını kestirince hissetiğin gibi ferah hissettirmez o,

Yada karnene zayıf gelecek sanırken geçer not almak gibi değil o,

Kabustan uyanınca hissetiğin güven de değil,

Ve kaçırdığını sandığın son trene yetişmek de değil,

Bir yazıyı bitirdiğindeki çarpıntı da değlil o,

Odana asmak için günlerce aradığın resmi asabilmek,

Veya elin dardayken maaşının yarısını çekmediğini hatırlaman gibi de değil,

Hayranlık da değil,

Görmek istediğin bir yer de değil o,

Gamlı teraneler de değil,

Hüzün de değil; adı yok,

Her gün didiştiği gelini için doğumhane kapısında dua eden kaynananın nedameti de değil,

Kocayınca gülünen kurdun düştüğü durum da değil,

Unutulan da değil,

Bir kitabı bitirmek değil,

Ve en acısı o sen değil,

Sen de onun değil !

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Gerçek vol.2



Herkes değişimi sever ama ...

Herkes eleştiriye açıktır ama...

Herkes değişik fikirlere saygı duyar ama...

Herkes dedikoduya karşıdır ama...

Hiç kimse zayıfa sırtını dönmez ama...

Hiç kimse yalanı sevmez ama...

Hiç kimse Allah'tan başkasından korkmaz ama...




Size gerçeği söyleyeyim;

Sizden olmayandan korkuyorsunuz efendiler, hem de ÇOK!

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Elbette ...

Elbet kelimesi oldukça iddialıdır her ne kadar tahmin belirtse de… Tanrı’nın bir lütfüdür bir anlamda; bir umudu işaret eder. Bir yandan da serzeniş içerir. Ve elbet aslında benim dediğime geleceksin sonunda tadında bir otoritenin nefesini ensende hissettirir. Ve elbet senin yanıldığın durumlarda karşındakine iddialı olduğunu gösteren kurtarıcı da olur çoğu kez. Ve elbet illa ki kullanılır cümlelerde. Ama söyleyen bir yaralıysa bir şekilde, elbet mutlaka ihtirasla dokunur dudaklara…

İsmiyle müsemma



Sana bir isim taktım yalnızlık,

Adın artık O olsun,

Ve en az O' nun kadar zalim ol,

Bak gör nasıl baştacı olursun !

O' nun kadar omurgasız ol,

Esne esneyebildiğin zaman,

Bak o zaman da tam bir kahraman olursun!

Yada adil olma,

Bodoslama adalet ol tüm sözde ihtişamınla,

O zaman da masal olursun hakkıyla!

Gülen yüzlü bir sahtekar ol en kötü ihtimalle,

Bak nasıl baş rolü olursun kabusların!

Gel bir soru ol,

Akıllara takıl,

Bak nasıl bulunur cevapların!

Bir taş ol kuyuya atıl,

Bak ne namertler kuyuya atılır!

İyisi mi sen, sen olma,

Dostlar da sağolsun !

8 Temmuz 2012 Pazar

Tarih tebessümden ibaret mi ?







Tarih, hatırlayabildiğimiz kadarıdır geçmişimizin. Ve tarih de acıdır. Çünkü, insan sadece acılarını unutamaz. O öyle sansa da bilinçaltı sorgulamadan buyur eder acıları ve genelde de bu misafir yatıya kalır. İnsanın her evini açtığı kişinin iç yüzünü bilmemesi doğaldır ya işte bundan mütevellit o acının da leş kargası olup olmadığını bilemeyeceğimiz için acı acıdır. Acı kim ne derse desin iz bırakır. İzleri de silecek bir silgi, söküp atacak bir keski yoktur. Ama bu hayatın acımasızlığıyla ilgili değildir. İnsanın yaradılış hatasıdır. Beşer-i hafıza nisyan ile malul, malul olmasına da bu kaideyi bu istisna bozmaktadır. Beni öldürmeyen güçlendirir derler ya bu da tam bir züğürt tesellisidir. Selpakların dili olsa da anlatsa o öldürmeyenin senin üzerindeki tesirlerini. Sürünmekten beter etmiyorsa namerdim. Sürünmenin ne olduğunu iyi bilen bir ruhun tavsiyesi sana çocuk; sakın kendine kendinden başka mürşit arama, zira içinde de var O’ndan bir parça !

3 Temmuz 2012 Salı

Hayatımın fihristi...












Siz bu satırları okurken muhtemelen beni anlayamayacaksınız. Çünkü yazdığım her harf tek başına bir roman okunmayı bekleyen. Ve iyi ki varlar da ben de var olabiliyorum, yazabiliyor ve bazılarının tedavi dediğini yapabiliyorum.







A: mesela beni hep korudu. Benim onun başını yarabileceğimi ummuyordu. Başı benim yüzünden hem yarıldı hem de dertten kurtulmadı. Borçlu olduğumdu. Beni fazlasıyla koruyan kollayanlardan kurulu bir yuvaydı. Senelerden beri çözülemeyen durumdu. Apartmanın maskotuydu, sevgilimdi.







B: hep yalnızdı, kahvesi sırdaşıydı. Belki de bendi. Bilmesi, anlaması en zor romandı. Sonra dostun en önde gideniydi, candı, inattı ama o hep beni anlardı. Hoppala anneanneydi, aynıydı.







C: uzakta, baya uzakta, her sene gidilmesi planlanan ama gidilemeyen yerdeydi. Mutluydu. En azından biz öyle gördük hep. Küçüklüğümün yazıydı ayrıca. Oyun arkadaşımdı, fıstıktı. Sapanca hatıramdı. Zehir hafiye, beceri kraliçesi, emektar, vefalıydı.







Ç: uzun uzun yıllar önceydi, hayal meyal anılardı.







D: hep konuşurdu. Herkese karışırdı. Zordu vakit geçirmek onla. AB grubu ağlama duvarımdı.







E: gözümün önünde olsun istediğim, hayal kırıklığına uğradığım, sayıp sövüp dövmek istediğim ama hep seveceğim, unutamayacağım bir soru işaretiydi. Tatlı canavarlardı. Büyüdüğüm yerdi. Kodesti.







F: herkesin korktuğuydu. Bir ben anlamaya çalışırdım da o da benden korkardı zavallı. Bütün bir günümdü. Benim minik kardeşimdi.







G: ocakta sütüm vardı deyip zamansız giden misafirdi. Gülüştü içten. Ayrıca yol arkadaşıydı, onsuz olmazdı. Evinde kaldığım ilk insan, ilk bisikletimdi. Şampiyondu. Ablaydı, beslerdi, güldürürdü, sonradan çok aranan ve bulunamayandı.







H: hep yanımızdaydı. Bazen de fazlasıyla. Hiç ödenemedi hakkı, ödenemeyecek de muhtemelen. Ablamdı, canımdı, kayınvalidem olmaya adaydı. Uzak akrabaydı ama beni birçok yakınımdan çok sevendi, sevilendi, candı.







İ: varlığı bile teminattı. O varsa herşey tamamdı. Adamdı, candı. Ne onunla ne de onsuzdu.







K:canımın diğer yarısıydı, kanımdı, özeldi benim için. En çaresizken sarılıp hiç bırakmamak gelirdi içimden. İlk annelik deneyimimdi. Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım yerdi. 4 yılımdı.







L: gamzeler dolu gülücükler, nezaket, zerafet, nefaset, bülbülün yandığıydı. Sarı şekerdi, sevgilimdi, muzurdu.







M: bu anlatamıyor derdini, lal olmuş, ağlamaktan sus pus uyuyor öylece. Ayrıca çokbilmiş bir kız çocuğuydu.







N: el, kol, beyin her şeydi. Her azanın yerine o bakardı. Güvendi. Ayrıca genetiğimde en baskın çıkandı. Profiterolümdü.







O: karabataktı. Uzaktan kumandalı dosttu. Merak edilendi, sevilendi, adamdı. Ayrıca meraklı, bir robilisti.







P: bir Sezen şarkısıydı, korkuydu, varlığı bir dert yokluğu yaraydı. Hasarlıydı.







R: hep mevcudiyeti sorgulanan, beklenen ama layığıyla sevilemeyen bir sevgiliydi.







S: içine yay kaçmış bir cindi, periydi, uykusunda melekti, akıl küpüydü, oyun arkadaşıydı, un kurabiyesiydi. Ayrıca hem kızdığım, ama geç tanıyıp erken kaybettiğim yasımdı. Ayrıca tontonlarımdı. Senelerce suladığım ağacımdı. Beni okula taşıyan ve yaramı kaşıyandı. Bırakamadığımdı. Düzeltsene kızdı.







T: çocukluğumda sevdiğim şarkıcılardı. Askerlik anılarımdı. Sığdıramadığımdı. Yazın buram buram kokan depolardı.







U: tek kelimeyle çocukluğumdu. Hem uyduğum hem uyuduğumdu. Hem korktuğum hem istediğimdi.







Ü: son mohikan ve büyük bir yalandı.







V: senelerce bende var olduğu iddia edildi, ama gerçek gün ışığına çıkıverdi ve gerçek çok acıydı.







Y: elkızıydılar, biri can, biri sırdı. İkisi de anneydi, sevilendi, geleceğimdiler. Biri kader ortağımdı. Kahrolasıcaydı.







Z: akıp gidendi, kimsenin yakalayamayacağı, her fırsatta küfür edeceği. Ayrıca özlenen bir yardım eliydi, belki herkesten çok beni dövmek isteyendi, esas ağlama duvarımdı.







Şimdi okuyun bakalım. Kolaysa bana da anlatın özünü. Zira ben bakınca “ hayat” tan başka bir şey göremiyorum! M.E.

Övgü budalasına sevgi dersi

Sana senle ilgili bir gerçeği söyleyeyim mi; sen sadece kendini ve tüm yaptıklarına rağmen seni sevebilecek insanları sevebilirsin. Zira sen sadece onlar tarafından sevilebilmekle lanetlenmişsin. O kadar ki sana ait olanlardan sadece başkaları tarafından sevilebilecekleri seveceksin ve sadece onlar sevilebilecek. Üstelik sen de kendini sevecen zannedeceksin ama sen sadece övgü budalasısın. Ve muhtemelen bunları söyledim diye beni de artık sevmeyeceksin. Sevme zaten zira ben de beni sevmeyenleri sevmeme kararı aldım artık !

Gitme sevdalısına



Sabah kalkıyorum,

Sen gidiyorsun,

Bir sigara yakıyorum balkonda,

Sen gidiyorsun,

Kahvaltı yapıyorum bulana bulana içim,

Sen gidiyorsun,

Girip bir duş alıyorum, saatlerce,

Sen gidiyorsun,

Rastgele bir kitap okuyorum anlamaksızın hiçbir cümlesini,

Sen gidiyorsun,

Acı bir kahve içiyorum,

Sen gidiyorsun.




Ne yapsam da hep gidiyorsun,

Ve acıdır ki hiç yorulmuyorsun bu gitmelerden...




Uyumaya odama gidiyorum,

Gene sen yoksun,

Ta ki dalana kadar uykuya,

Sonra geliyorsun illa ki rüyama,

Rüya demeye bin şahit,

Kabus adeta,

Zira yine gidiyorsun !

Bu kafa ne kafası ?

Bazen bazılarının sana küfretmesini, kötü davranmasını beklersin dört gözle de onlar inadına el bebek gül bebek bakarlar sana. İşte bu nankörlük değildir, bir umut için vazgeçmektir. Öyle ki seve seve, için söküle söküle. Çünkü geçmiş başından aşağı dökülen kaynar su, kaleminden kağıdına dökülen satırlarca şikayetlenme mektubudur senin için. Ve insanlar sanırlar ki o geçmişi sen yazdın, sen oynadın. Yani geleceği de senin elinde sanırlar. Nafile, yazık yanılsamalar işte. Ve işte bu körlüktür. Bu söylenmeler de nakaratıdır hayatın. Söylenegelmiş anonim bir türküdür hayat da. Bu kafa da Sıla kafasıdır. İlgililerce okunmayacağını bile bile yazmak da nato kafadır o da bir tür mermerdir...

Sağım Solum Günüm Gülüm



Bazen diyorum bir güne bir gül vereyim de dünüm çıksın denklemden. Dönüp bakınca ömrüme bir de ne göreyim meğer ben bir güle bir gün vermişim. O gün uyumuş da uyanmamışım, az gitmiş uz gitmişim de o gül hala solmamış. Bende de verecek su da kalmamış toprak da. Ben yettiremdikçe suyu güle; o serpilmiş, açılmış, geçmiş. Geçmiş belki geçmiş de benden hala korkusu geçmemiş.

İşte bazenle başlaması kolay oluyor da biterken ne mümkün nokta konmaması !

Cinnet-i Tercih



Çoğu sözün türevi ve integrali vardır elbet. Yani bazen çok mantıklı sorulara mantıksız cevaplar vermek vaciptir.




Anne der kızım kapıyı çek sen dersin ama çekmeceler çok dolu...

Baba der kızım sen de dondurma yer misin sen dersin yeşilde geç mutlaka...

Kardeş der sen hiç ağladın mı gerçekten sen dersin salatalıktan turşu kuralım...




Sırasına göre türevleri mevsimine göre integralleri ise aşağıdaki gibidir;




Anne der tatlıya çok abanma sen dersin ama çok uykum var...

Baba der nasılsın oğlum sen dersin hıhı...

Kardeş der Japon mu sen dersin yok sarışın...




Hepsinin karesi de şu olsa gerek;




Biri der ne zaman sen dersin hafız imam?!




Bu hallere ne denirse densin ben ofsayt diyorum artık !!!

27 Haziran 2012 Çarşamba

Kayıtsızlık eğrisi

Kayıtsız kaldıklarımız için bedel ödeyeceğiz günün birinde. Bu okula kayıt için bir ufak rakı gerekir sadece. Bir iki de dost gerekir meclise. Söz edilir en yasaklar. Korkulur bazen hiddetinden kişilerin. Yine başlar itaat. Silinir bellekler ve yine aynı terane; şikayetlenmeler akabinde şükranlar Tanrı' ya ve biter gece bir çınar altında.

Rüzgar



Ben bile korkuyorken şiddetimden nasıl oluyor da insanlar beni göremiyor anlamıyorum...




Yok değilim ama neden böyle sessiz sedasız insanlar, neden sus pus bana gelince...




Ne zaman fırtınaya döneceğim !




İtiraf ediyorum, evet rüzgarım sadece adı olan...

26 Haziran 2012 Salı

Günün sorusu...



Nasıl?




Evet son zamanların en gözde sorusu bu...

Nasıl doğurmalı, nasıl büyütmeli...

Nasıl sevmeli, nasıl sevilmeli...

Nasıl gülmeli, nasıl güldürmeli...

Nasıl karşı koymalı...

Nasıl unutmalı...

Nasıl durdurmalı hayalleri...

Nasıl değiştirmeli kötülükleri...

Nasıl güvenmeli, inanmalı bu saatten sonra insanlara...




En nihayetinde nasıl YAŞAMALI !




Cevaplaması en zor ve belki de en imkansız soru zarfıdır desem yalan olmayacak sanırım ...

13 Mayıs 2012 Pazar

Hasret...


Yolda çevrilip, " ay anneannene amma benziyorsun" desinler diye hep aynı muhitte gezen, ancak anneannesine ne yazık ki bir gram olsun benzemeyen ve anneanne şefkati vede ferasetine acilen ihtiyacı olan ancak senelerce önce bu şansı aptal bir hastalık yüzünden kaçırmış olmanın yeisi içindeyim. Özlüyorum anneannem seni....

8 Nisan 2012 Pazar

Paralel devre



Ne olsun istiyorum bilmiyorum... Canım ne çekiyor anlayamıyorum. Herşeyim olsa mutlu olur muyum; sanmıyorum. Mutluluk hangi kuşun ağzında, hangi aslanın midesinde ? Bilsem ne değişecek acaba? Bilmiyorum kelimesi ne ucuz değil mi? Bundan da emin değilim aslında. Hatta bilmiyorum bunu da !

Olumsuz düşünce akımları çarpışıyor beynimde kısa devre yapıyorum umarsızca.

19 Mart 2012 Pazartesi

Gidene



Gül dudaklı, hasret kokanım

Gidişin bahara yakışmadı

Akşamın uykusu yok

Yaran asla sarılmadı

20 Şubat 2012 Pazartesi

Bağımsızlar...


  • Evet hayat bir okul bana öğrettiği ilk ders insanlara güvenmemem gerektiği 
  • Kaçtığın her şey kaçırdığın şeydir 
  • Yalanla yaşamasını bilenler yaşamasını bilebilirler mi 
  • Güz yağmurları değil yaprakları sarartan vefasızlığı dalların 
  • Kara bulutları ellerimle araladım ve bir ayna çıktı karşıma sıra onu da kırmakta.. 
  • Bir güne sığar mı hayat yada gün kalbime sığar mı sensiz 
  • İçimden ağlamak geldikçe çeşmeleri kıskanırım.. 
  • Kanatların varken uçabilir miyim acaba diye hala düşünüyorsan, sen çoktan uçmuşsun demektir... 
  • Tutku ellerimde tek ihtiyacın dokunmak ve görmek hasreti gözlerimde 
  • Hasret ihtiyacı olur mu insanın ben hasrete bile razı onca insan tanırım 
  • Yorgun hissediyorsan korkma yaşıyorsun demektir. 
  • Meğer hayat hep yokuş tırmanmakmış. 
  • Hayatı oyun olarak algıladığımız sürece, rolümüz kuklalıktan öteye gidemez. 
  • Kabına göre şekil alana sadece fizikte sıvı denir. 
  • Evet uyumayı seviyorum; ama ne yapayım rüyalarım çok atraksiyonlu ! 
  • İtiraf ediyorum mantıklı değil mantıkçı biriyim... 
  • İnsanlar benim bilmediğim ortak bir dil geliştirmişler aralarında... ne ben anlayabiliyorum onları ne de onlar beni... 
  • Hani fakir ama gururlu bir sağduyu vardı ya; o öldü ve kalbimizde de yaşamasın diye ülke çapında kampanyalar başlatıldı, yaaa ! 
  • Dereyi görmeden anadan üryan soyunanlardan mısınız ? 
  • Hayatın anlamını arıyorum meşgule veriyo namıssız... 
  • Böylelerine hayatımda yer yok diyorum, sonra dönüp bakınca farkediyorum ki bana ait bir hayat yok ortada, bana ait hiçbirşey yok bu dünyada... 
  • Tek başına satılamaz= Damsız girilmez 
  • Herşeyi havalara bağlardık, bu sene de sıcaklara bağladık; dilimiz alıştı ve muhtemelen kışın da yapılan dengesizliklere sıcaktandır sıcaktan savunmasını yapacağız... 
  • Atarlı geldi haaaanım! 
  • Kusur bulmak isterse insan binlerce bulur karşısındakinde. Mühim olan sevgini söyleyebilmek her seferinde… 
  • Bi gün 5. ertesi gün 85. bölümünün tekrarı verilen diziler bitt ! 
  • Biraz ataratör, biraz kılaliçe... 
  • Kamu spotu adı altında yapılan duygu sömürüsü bitt ! 
  • Kelime aşığı... 
  • Espritüel insanla eğlencelik insan arasındaki ince çizgi gurur kırma eşiğidir bir anlamda çizgiyi aşan kendine yeni bir yol açar... 
  • Sık sık ama az az yediğimiz azarların sağlıklı olduğunu düşünüyorum. 
  • Dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış sonra bi kedi fareye küsmüş çok uğraştırdı diye aslan araya girmiş ama nafile öyle işte. 
  • Onu yeme bunu içme yürü ama koşma dur ama uçma sıçma batırma diyenlere diyorum sokun herkesi bi odaya basın gazı siz de kurtulun biz de !!!! 
  • O sivilce, uçuk, yara her ne varsa yüzümüzde içimizdeki yaraların yansıması işte... 
  • salı olmalı günlerden,yağmur olmalı, sokaklar sırılsıklam ve sen olmamalısın yanımda her zaman ki gibi 
  • Sadece bir liram olsun diye dua ettiniz mi hiç içimde kalanlar yerine sadece bir liram olsa elimde avucumda daha mutlu olurdum kesin... 
  • Halinden memnun olma mecburiyetinden muaf olma isteği... 
  • Süzgeçe attım kendimi; üstte bir ben, bir de tebessümler kaldı... 
  • Bi insan işe yaramalı, bir iş de insana yaramalı yaralamadan. 
  • Biraz marjinal azcık orjinal hafiften tropikal biriyim... 
  • Adalardan bize doğru gelen bir yarin varlığını kabul eden felsefi akıma ne denir? 
  • Ayıba utanmak değil utanmamak ayıp ! 
  • Hayat çok zor deyip vazgeçtiğinizde, kullanmayı en zor öğrendiğiniz şeyi anımsayın ve sonradan onu ne kadar çok sevdiğinizi ! 

10 Şubat 2012 Cuma

Gerçek vol.1



Hep aynı noktaya bakmak gibi birşey aslında

Hep aynı kırmızı ışık

Hep aynı dilenci

Hep aynı bakkal oturur köşede




Günler başlar hep aynı

Günler geçer hep aynı




Uyursun hep aynı

Uyanırsın hep aynı

Hep yok yanında




Hiç oldu mu diye sorsalar da

Vereceğin yanıt aynı

O hiç olmadı ki yanımda ...

Blog Arşivi

Bu Blogda Ara

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *