27 Temmuz 2012 Cuma

Aşkı memnuymuş el ne karışır !

Adnan gibi basiretsizini, Nihal gibi şımarığını, Bihter gibi ihtiraslısını, Firdevs gibi yılanını, Behlül gibi dengesizini, Beşir gibi hastalıklısını, Nesrin gibi gevezesini, Cemile gibi aptalını, Matmazel gibi buz kütlesini, Bülent gibi gereksizini, Katya gibi köpeğini, Hilmi gibi paragözünü ilk defa gördüm diyeceğim de yalan olacak şimdi :D

26 Temmuz 2012 Perşembe

Tasvir-i müphemiyet



Öyle parmaklarının sızlamasına benzemez o,

Sıcak gibi bunaltmaz o,

Saçlarını kestirince hissetiğin gibi ferah hissettirmez o,

Yada karnene zayıf gelecek sanırken geçer not almak gibi değil o,

Kabustan uyanınca hissetiğin güven de değil,

Ve kaçırdığını sandığın son trene yetişmek de değil,

Bir yazıyı bitirdiğindeki çarpıntı da değlil o,

Odana asmak için günlerce aradığın resmi asabilmek,

Veya elin dardayken maaşının yarısını çekmediğini hatırlaman gibi de değil,

Hayranlık da değil,

Görmek istediğin bir yer de değil o,

Gamlı teraneler de değil,

Hüzün de değil; adı yok,

Her gün didiştiği gelini için doğumhane kapısında dua eden kaynananın nedameti de değil,

Kocayınca gülünen kurdun düştüğü durum da değil,

Unutulan da değil,

Bir kitabı bitirmek değil,

Ve en acısı o sen değil,

Sen de onun değil !

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Gerçek vol.2



Herkes değişimi sever ama ...

Herkes eleştiriye açıktır ama...

Herkes değişik fikirlere saygı duyar ama...

Herkes dedikoduya karşıdır ama...

Hiç kimse zayıfa sırtını dönmez ama...

Hiç kimse yalanı sevmez ama...

Hiç kimse Allah'tan başkasından korkmaz ama...




Size gerçeği söyleyeyim;

Sizden olmayandan korkuyorsunuz efendiler, hem de ÇOK!

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Elbette ...

Elbet kelimesi oldukça iddialıdır her ne kadar tahmin belirtse de… Tanrı’nın bir lütfüdür bir anlamda; bir umudu işaret eder. Bir yandan da serzeniş içerir. Ve elbet aslında benim dediğime geleceksin sonunda tadında bir otoritenin nefesini ensende hissettirir. Ve elbet senin yanıldığın durumlarda karşındakine iddialı olduğunu gösteren kurtarıcı da olur çoğu kez. Ve elbet illa ki kullanılır cümlelerde. Ama söyleyen bir yaralıysa bir şekilde, elbet mutlaka ihtirasla dokunur dudaklara…

İsmiyle müsemma



Sana bir isim taktım yalnızlık,

Adın artık O olsun,

Ve en az O' nun kadar zalim ol,

Bak gör nasıl baştacı olursun !

O' nun kadar omurgasız ol,

Esne esneyebildiğin zaman,

Bak o zaman da tam bir kahraman olursun!

Yada adil olma,

Bodoslama adalet ol tüm sözde ihtişamınla,

O zaman da masal olursun hakkıyla!

Gülen yüzlü bir sahtekar ol en kötü ihtimalle,

Bak nasıl baş rolü olursun kabusların!

Gel bir soru ol,

Akıllara takıl,

Bak nasıl bulunur cevapların!

Bir taş ol kuyuya atıl,

Bak ne namertler kuyuya atılır!

İyisi mi sen, sen olma,

Dostlar da sağolsun !

8 Temmuz 2012 Pazar

Tarih tebessümden ibaret mi ?







Tarih, hatırlayabildiğimiz kadarıdır geçmişimizin. Ve tarih de acıdır. Çünkü, insan sadece acılarını unutamaz. O öyle sansa da bilinçaltı sorgulamadan buyur eder acıları ve genelde de bu misafir yatıya kalır. İnsanın her evini açtığı kişinin iç yüzünü bilmemesi doğaldır ya işte bundan mütevellit o acının da leş kargası olup olmadığını bilemeyeceğimiz için acı acıdır. Acı kim ne derse desin iz bırakır. İzleri de silecek bir silgi, söküp atacak bir keski yoktur. Ama bu hayatın acımasızlığıyla ilgili değildir. İnsanın yaradılış hatasıdır. Beşer-i hafıza nisyan ile malul, malul olmasına da bu kaideyi bu istisna bozmaktadır. Beni öldürmeyen güçlendirir derler ya bu da tam bir züğürt tesellisidir. Selpakların dili olsa da anlatsa o öldürmeyenin senin üzerindeki tesirlerini. Sürünmekten beter etmiyorsa namerdim. Sürünmenin ne olduğunu iyi bilen bir ruhun tavsiyesi sana çocuk; sakın kendine kendinden başka mürşit arama, zira içinde de var O’ndan bir parça !

3 Temmuz 2012 Salı

Hayatımın fihristi...












Siz bu satırları okurken muhtemelen beni anlayamayacaksınız. Çünkü yazdığım her harf tek başına bir roman okunmayı bekleyen. Ve iyi ki varlar da ben de var olabiliyorum, yazabiliyor ve bazılarının tedavi dediğini yapabiliyorum.







A: mesela beni hep korudu. Benim onun başını yarabileceğimi ummuyordu. Başı benim yüzünden hem yarıldı hem de dertten kurtulmadı. Borçlu olduğumdu. Beni fazlasıyla koruyan kollayanlardan kurulu bir yuvaydı. Senelerden beri çözülemeyen durumdu. Apartmanın maskotuydu, sevgilimdi.







B: hep yalnızdı, kahvesi sırdaşıydı. Belki de bendi. Bilmesi, anlaması en zor romandı. Sonra dostun en önde gideniydi, candı, inattı ama o hep beni anlardı. Hoppala anneanneydi, aynıydı.







C: uzakta, baya uzakta, her sene gidilmesi planlanan ama gidilemeyen yerdeydi. Mutluydu. En azından biz öyle gördük hep. Küçüklüğümün yazıydı ayrıca. Oyun arkadaşımdı, fıstıktı. Sapanca hatıramdı. Zehir hafiye, beceri kraliçesi, emektar, vefalıydı.







Ç: uzun uzun yıllar önceydi, hayal meyal anılardı.







D: hep konuşurdu. Herkese karışırdı. Zordu vakit geçirmek onla. AB grubu ağlama duvarımdı.







E: gözümün önünde olsun istediğim, hayal kırıklığına uğradığım, sayıp sövüp dövmek istediğim ama hep seveceğim, unutamayacağım bir soru işaretiydi. Tatlı canavarlardı. Büyüdüğüm yerdi. Kodesti.







F: herkesin korktuğuydu. Bir ben anlamaya çalışırdım da o da benden korkardı zavallı. Bütün bir günümdü. Benim minik kardeşimdi.







G: ocakta sütüm vardı deyip zamansız giden misafirdi. Gülüştü içten. Ayrıca yol arkadaşıydı, onsuz olmazdı. Evinde kaldığım ilk insan, ilk bisikletimdi. Şampiyondu. Ablaydı, beslerdi, güldürürdü, sonradan çok aranan ve bulunamayandı.







H: hep yanımızdaydı. Bazen de fazlasıyla. Hiç ödenemedi hakkı, ödenemeyecek de muhtemelen. Ablamdı, canımdı, kayınvalidem olmaya adaydı. Uzak akrabaydı ama beni birçok yakınımdan çok sevendi, sevilendi, candı.







İ: varlığı bile teminattı. O varsa herşey tamamdı. Adamdı, candı. Ne onunla ne de onsuzdu.







K:canımın diğer yarısıydı, kanımdı, özeldi benim için. En çaresizken sarılıp hiç bırakmamak gelirdi içimden. İlk annelik deneyimimdi. Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım yerdi. 4 yılımdı.







L: gamzeler dolu gülücükler, nezaket, zerafet, nefaset, bülbülün yandığıydı. Sarı şekerdi, sevgilimdi, muzurdu.







M: bu anlatamıyor derdini, lal olmuş, ağlamaktan sus pus uyuyor öylece. Ayrıca çokbilmiş bir kız çocuğuydu.







N: el, kol, beyin her şeydi. Her azanın yerine o bakardı. Güvendi. Ayrıca genetiğimde en baskın çıkandı. Profiterolümdü.







O: karabataktı. Uzaktan kumandalı dosttu. Merak edilendi, sevilendi, adamdı. Ayrıca meraklı, bir robilisti.







P: bir Sezen şarkısıydı, korkuydu, varlığı bir dert yokluğu yaraydı. Hasarlıydı.







R: hep mevcudiyeti sorgulanan, beklenen ama layığıyla sevilemeyen bir sevgiliydi.







S: içine yay kaçmış bir cindi, periydi, uykusunda melekti, akıl küpüydü, oyun arkadaşıydı, un kurabiyesiydi. Ayrıca hem kızdığım, ama geç tanıyıp erken kaybettiğim yasımdı. Ayrıca tontonlarımdı. Senelerce suladığım ağacımdı. Beni okula taşıyan ve yaramı kaşıyandı. Bırakamadığımdı. Düzeltsene kızdı.







T: çocukluğumda sevdiğim şarkıcılardı. Askerlik anılarımdı. Sığdıramadığımdı. Yazın buram buram kokan depolardı.







U: tek kelimeyle çocukluğumdu. Hem uyduğum hem uyuduğumdu. Hem korktuğum hem istediğimdi.







Ü: son mohikan ve büyük bir yalandı.







V: senelerce bende var olduğu iddia edildi, ama gerçek gün ışığına çıkıverdi ve gerçek çok acıydı.







Y: elkızıydılar, biri can, biri sırdı. İkisi de anneydi, sevilendi, geleceğimdiler. Biri kader ortağımdı. Kahrolasıcaydı.







Z: akıp gidendi, kimsenin yakalayamayacağı, her fırsatta küfür edeceği. Ayrıca özlenen bir yardım eliydi, belki herkesten çok beni dövmek isteyendi, esas ağlama duvarımdı.







Şimdi okuyun bakalım. Kolaysa bana da anlatın özünü. Zira ben bakınca “ hayat” tan başka bir şey göremiyorum! M.E.

Övgü budalasına sevgi dersi

Sana senle ilgili bir gerçeği söyleyeyim mi; sen sadece kendini ve tüm yaptıklarına rağmen seni sevebilecek insanları sevebilirsin. Zira sen sadece onlar tarafından sevilebilmekle lanetlenmişsin. O kadar ki sana ait olanlardan sadece başkaları tarafından sevilebilecekleri seveceksin ve sadece onlar sevilebilecek. Üstelik sen de kendini sevecen zannedeceksin ama sen sadece övgü budalasısın. Ve muhtemelen bunları söyledim diye beni de artık sevmeyeceksin. Sevme zaten zira ben de beni sevmeyenleri sevmeme kararı aldım artık !

Gitme sevdalısına



Sabah kalkıyorum,

Sen gidiyorsun,

Bir sigara yakıyorum balkonda,

Sen gidiyorsun,

Kahvaltı yapıyorum bulana bulana içim,

Sen gidiyorsun,

Girip bir duş alıyorum, saatlerce,

Sen gidiyorsun,

Rastgele bir kitap okuyorum anlamaksızın hiçbir cümlesini,

Sen gidiyorsun,

Acı bir kahve içiyorum,

Sen gidiyorsun.




Ne yapsam da hep gidiyorsun,

Ve acıdır ki hiç yorulmuyorsun bu gitmelerden...




Uyumaya odama gidiyorum,

Gene sen yoksun,

Ta ki dalana kadar uykuya,

Sonra geliyorsun illa ki rüyama,

Rüya demeye bin şahit,

Kabus adeta,

Zira yine gidiyorsun !

Bu kafa ne kafası ?

Bazen bazılarının sana küfretmesini, kötü davranmasını beklersin dört gözle de onlar inadına el bebek gül bebek bakarlar sana. İşte bu nankörlük değildir, bir umut için vazgeçmektir. Öyle ki seve seve, için söküle söküle. Çünkü geçmiş başından aşağı dökülen kaynar su, kaleminden kağıdına dökülen satırlarca şikayetlenme mektubudur senin için. Ve insanlar sanırlar ki o geçmişi sen yazdın, sen oynadın. Yani geleceği de senin elinde sanırlar. Nafile, yazık yanılsamalar işte. Ve işte bu körlüktür. Bu söylenmeler de nakaratıdır hayatın. Söylenegelmiş anonim bir türküdür hayat da. Bu kafa da Sıla kafasıdır. İlgililerce okunmayacağını bile bile yazmak da nato kafadır o da bir tür mermerdir...

Sağım Solum Günüm Gülüm



Bazen diyorum bir güne bir gül vereyim de dünüm çıksın denklemden. Dönüp bakınca ömrüme bir de ne göreyim meğer ben bir güle bir gün vermişim. O gün uyumuş da uyanmamışım, az gitmiş uz gitmişim de o gül hala solmamış. Bende de verecek su da kalmamış toprak da. Ben yettiremdikçe suyu güle; o serpilmiş, açılmış, geçmiş. Geçmiş belki geçmiş de benden hala korkusu geçmemiş.

İşte bazenle başlaması kolay oluyor da biterken ne mümkün nokta konmaması !

Cinnet-i Tercih



Çoğu sözün türevi ve integrali vardır elbet. Yani bazen çok mantıklı sorulara mantıksız cevaplar vermek vaciptir.




Anne der kızım kapıyı çek sen dersin ama çekmeceler çok dolu...

Baba der kızım sen de dondurma yer misin sen dersin yeşilde geç mutlaka...

Kardeş der sen hiç ağladın mı gerçekten sen dersin salatalıktan turşu kuralım...




Sırasına göre türevleri mevsimine göre integralleri ise aşağıdaki gibidir;




Anne der tatlıya çok abanma sen dersin ama çok uykum var...

Baba der nasılsın oğlum sen dersin hıhı...

Kardeş der Japon mu sen dersin yok sarışın...




Hepsinin karesi de şu olsa gerek;




Biri der ne zaman sen dersin hafız imam?!




Bu hallere ne denirse densin ben ofsayt diyorum artık !!!

Bu Blogda Ara

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *