28 Eylül 2012 Cuma

Geçmişi olmayan adam



Yürüyorum.

Güneşin konumundan anlıyorum ki 4-5 saattir yoldayım.

Ben hatırlamasam da bacaklarım beni bir yerlere götürüyor. Çok heybetli, çok gamlı ağaçların olduğu bir yer. Orman desem değil.

Yerlerdeki taşlar çok değişik ve hatta komik. Taşın adı olur mu hiç. Adının altına yazmışlar. Harfler, evet! Bunlar harf denen işaretler. İ,n,s,a,n,i,y,e,t. Evet hatırladım bunu. Sevindim. Çünkü uzun zamandır birşeyler hatırlayamıyordum.

Dahası doğum yılı var. Yanında bir tire ve tireden sonrası boşluk. Karar verememişler mi son kullanma tarihine, yoksa boyası mı bitmiş yazanın!

Ayak ucundaki suluktan kuşlar su içmekte. Muhtemelen onlardan başka dua eden de yok burada.

Ama bu diğerlerinden farklı. Üzeri o kara örtüyle değil kan kırmızı bir şalla örtülü.

Garibim insaniyet cinayete kurban gitmiş!

Faili de malum üstelik. O aynadaki geçmişi olmayan o adam öldürmüş onu, atmış denize. Cuppp!

Ve böylece burada yatacak bir insan bile kalmamış geriye!

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ales dedin de iyi bok yedin !







Sığlıkla sığırlık arasında pek bir farkın olmadığını düşünenlerdenim. Aynı akımın mensubu olarak da derinlik serinliktir mottosuna tapanlardanım. Bu halimle kendime yetebiliyorken birden karşıma alımlı çalımlı afeti devran bi sınav çıktı. Ve onu ilk tanıdığım anda anladım ki o derinlik para etmiyormuş.


Ales’in sayısal ve sözel mantık soruları beni çıldırtan. Mantıksız da değilim ama benim mantık, bi bana mantık. Öyle bir belirsizlik bulutu oluyor ki kafamda, kendime bile güveniyorum. Güvenmiyorum evet çünkü kendimi sevmiyorum. Millete de güvenmiyorum ama memleketi seviyorum. E ama o zaman ben niye kendimi sevmiyorum ?


Yani şu sınavda Mügel mantık bölümü olsa, birden fazla şık doğru olsa yada şık ekleyebilsek cevaplara daha şık olmaz mı? Ales dedim dedim bak ne oldu ? Kafa gitti. Zaten herkesin kafa gidik ki. Hatta yebarişunuki!


Hülasa siz de benim gibi alese hazırlanıyor ve o sorulara takılıyorsanız, benim gibi düşünüp düşünüp işi saçmalamaya vardırmadan açın çözümlü sorulara bakın. Artık olduğu kadar e olduramazsak da oldurabilenler bize fena çakar nasip kısmet! Bu arada ben Sabri’nin Manchester’ a attığı golü arıyordum nereye geldim ? Bu arada Sabri gol atabiliyor muydu ya ?!

9 Eylül 2012 Pazar

Servetifünunculaştıramadıklarımızdanmısınız?



İçimde benden bağımsız zırvalayabilen bir sevgi kelebeği var. Ama rahatsız mıyım bu durumdan?

Yooo, servetifünunculuğuma veriyorum artık...

Mutsuzluk

Mutsuzluk; bilinmeyen bir numarayı öğrenebilmek adına operatöre atılan meraklı bir mesaja " aradığınız numara rehbere kayıtlı bulunmamaktadır" cinsinde gelen nahoş bir cevapdır aslında... Giden kontöre mi, numarayı hafızanda tutacaksın diye yırttığın bi tarafına mı acıyacağın hususu ebediyete kadar sır olarak kalmaya mahkumdur.

Nafile onur senfonisi

Aşkı kelimelere hapsetmek aşka, aşığa yapılabilecek en soysuz haksızlık biçimidir. Çünkü, aşk seni uyutmayan bir senfonidir, çınlar durur kulağında kalbinde. Aşkın adını anman gerekir. Yanar dilin, dudağın; beyin var gücüyle seni pişmanlığa iter.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Mügist







Nihayet idrak edebildim hüviyetimi. Ben tek ve hür, kardeş ve varlıklı bir Türkiye isteyecek kadar saf, paraya tapmayan ama hayır demeyen, tamamen bensel bir nedenden, ondan habersiz ve istemeye istemeye kendimi sevdiğimden mahrum bırakan yabani bir kadınım. Üstelik ne hasta, ne sağlıklı, ölümden hem korkan hem hayattan kopuk, ne açık görüşlü, ne bağnaz,ne hiççi, ne hepçi, ne komünist, ne kapitalist, ne hümanist, ne ateist, ne deistim ve sanırım ben mügist'im, yani bir bakıma vasati, epeyce de zorum karşımdakilere...




Sadece Allah' a tapabilen, en saf haliyle dua eden bir kulum ama bazı bazı Tanrı'nın " ben bunu niye böyle yarattım ki yahu! " dediğini de hissetmiyor değilim.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Bence...

‎"Amaaan ben de birşey var zannettim" cümlesinin verdiği pervasız rahatlığı özleyen birçok insan varken "... Evet, bana düşeni yaptım" cümlesindeki huzuru tadabilen insanların azlığıdır dünyayı çekilmez kılan. Elini taşın altına koymaktan imtina edenin başına taş düşmeyeceğinin garantisi yoktur bence.

Bu Blogda Ara

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *