7 Ağustos 2013 Çarşamba

Eğitim şart !









Neden kendimiz gibi davranınca işe alınmıyoruz diye soranlara hem bir çalışma ekonomisti hem işsiz hem de y kuşağından bir işsiz olarak bir eleştiri getirmek istiyorum.







Çünkü özümüzde tembellik ve hazıra konma, köşeleri hızlıca dönme isteği var. Hep en kolayına kaçıyoruz. Kendi düşüncelerimizi en doğru görmekten, eleştirmeye gelemememizden ve hep karşımızdaki insanlardan bir şeyler beklediğimiz için de kendimizi ifade edemiyoruz. Kaldı ki biz y kuşağı olarak x kuşağına kendimizi anlatmaya çalışıyoruz.







Kulağa hoş gelmiyor, hoşumuza gitmiyor belki ama her gerçek gibi bu da acı.







Biraz sabretsek, biraz okusak, biraz kendımızı sınamak adına atak davransak (basarısız olmayı dahı goze alarak), biraz ik’ cılar yönünden, işveren gözünden baksak göreceğiz gerçeği.







Biraz tecrübeye saygı duyup üst kuşağı dinlesek ( onaylasak da onaylamasak da bu şart) onların ne istediğini daha iyi anlayacağız. Bu yüzden de iyi kötü bir yerlerden başlamak gerekiyor gelişmeye. Yani tabiri caizse pişmek için önce ateşe dokunmak lazım.







Tabi ki yaradılış ve yetiştirilme tarzının çok etkisi var üzerimizde; ama kadere boyun eğip elimden gelen bu deyip insanların üzerimize basıp geçmesini izlemenin bir faydasının olmadığı da ortada. Zaman kaybetmekten başka bir yararı yok sürekli şikâyet edip ahlayıp vahlamaya!















İlhami Fındıkçı’ nın İnsani Derinlik kitabında da bahsedildiği gibi kişisel gelişim anlık, daha doğrusu meslek edinene kadar yapılan çalışmalar bütünü değil ömür boyu öğrenme, sürekli gelişme anlamına gelir. Üstelik biz insan kaynakları uzman adaylarının her konuda bilgisi olması şart. Çok okumak, her şeyi okumak zorundayız. Roman, kişisel gelişim, psikoloji, ekonomi, meslekle ilgili (veya değil) çok çeşitli dergi ve gazeteler de dahil olmak üzere. Hiçbirini küçümsemeden, beğenip beğenmediğimize bakmadan, elimiz geçeni okumak ve sosyal medya ve interneti de çok dikkatli takip edip kullanmalıyız bence.







Her işi zaten bilgisayarlar yapıyor, benim ekstra çaba harcamama gerek yok, fazla mesai yapmam ücret verilmezse, x çalışanı beni anlar, yöneticim beni hoşgörür ve fazla bir şey yapmama gerek kalmaz, eve iş götürmem, işe girdim ya kurs kurs, seminer seminer dolaşamama gerek yok, kimse bana karışamaz, eleştiremez, istediğimi yaparım vs. gibi düşüncelerimiz ve davranışlarımızla yöneticilere işimizi, mesleğimizi benimsemiyormuşuz gibi bir imaj veriyoruz.







Biz belki fayda maliyet analizi sonucunda bu kararlara varıyoruz, belki kendini kullandırtma tembihleriyle büyütüldük ama işverenlerin de işini, mesleğini bir yaşam tarzı olarak gören çalışanlar aradığını da unutmamak gerek diye düşünüyorum. Akabinde de tüm geçmiş bilgilerimizin organizasyonel yurttaşlık davranışlarımızı engellememesi, yani toplumun veya ailenin verdiği nasihatlerin ekstra roller üstlenmemizi engellemesi gerektiğini düşünüyorum.










Okuyarak, dinleyerek, anlatarak, gözlemleyerek doğrularımızla iş yapmak en doğrusu gibi gözüküyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi

Bu Blogda Ara

Wikipedia

Arama sonuçları

Translate

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *