itina ile kafa karıştırılır, laf salatası yapılır, temel tutunamama dersleri verilir !
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Lafargue de ne cinsmiş azizim !
SONUÇTA KIZ BABASI
Karl Marx'ın daha sonra damadı olacak Paul Lafargue'a yazdığı mektup...
Azizim Lafargue,
Aşağıdaki tespitlerimi iletmeme izin vereceğinizi umuyorum.
1. Eğer kızımla ilişkilerinizi sürdürmek istiyorsanız, ona ‘kur yapma’ tarzınızdan vazgeçmeniz gerek. Gayet iyi biliyorsunuz ki henüz verilmiş bir evlenme sözü yok ve hiçbir şey belli değil. Laura usulüne uygun şekilde nişanlınız olsaydı da, bu işin uzun vadeli olduğunu unutmamanız gerekirdi. Fazla samimiyetin yol açacağı davranışlar da burada uygunsuz kaçıyor. Çünkü bu durumda iki sevgilinin birbirlerine güçlü arzular duydukları halde aynı yerde oldukça uzun süre birbirlerine yaklaşmadan yaşamaları gerekiyor.
2. Yalnızca bir haftalık bir jeolojik dönem içinde bile tavırlarınızdaki değişikliği dehşet içinde izledim. Fikrimce gerçek aşk, ihtiyat, tevazu ve hatta aşığın maşuğa karşı çekingenliği içinde ifade edilir. Asla ihtiras içinde kendini kapıp koyuvermekle ve zamansız samimiyet gösterileriyle değil. Siz bu karmakarışık mizacınızı sergilediğinizde, kızımla davranışlarınız arasına aklımı koymak da bana düşüyor. Eğer ona olan sevginizi Londra boylamıyla uyarlı bir biçimde göstermekten acizseniz, tavsiyem onu uzaktan sevmenizdir. Bunun üzerinde daha fazla durmayacağım.
3. Laura’yla olan ilişkilerinizi belirginleştirmeden önce ekonomik durumunuza ilişkin ciddi bilgiye ihtiyacım var. Kızım işleriniz hakkında bilgi sahibi olduğumu zannediyor. Oysa yanılıyor. Bu sorunu şimdiye kadar ortaya atmadım çünkü kanımca bu girişimin sizden gelmesi gerekirdi. Biliyorsunuz ki elimde avucumda ne varsa hepsini devrimci mücadeleye harcadım. Buna pişman değilim. Tersine, eğer hayata yeniden başlayacak olsaydım yine aynı şekilde hareket ederdim. Yalnız, evlenmezdim. Gücüm yettiğince kızımı, annesine hayatı zehir eden zorluklardan kurtarmak istiyorum. Benim dolaysız etkim olmasa (bu benim açımdan zayıflıktır) ve sizle dostluğum kızımın seçimlerini etkilemese, bu iş hiçbir zaman bugünkü halini almazdı. O nedenle ağır bir kişisel sorumluluk taşıyorum. Şu anki durumunuza gelince, bunun peşine düşmemiş olsam da, elime geçen bilgiler pek tatmin edici değil. Fakat bunu bir kenara bırakıyorum. Genel durumunuza gelince, henüz öğrenci olduğunuzu, Fransa’daki kariyerinizin Liege olayı nedeniyle yarı yarıya çökmüş olduğunu, İngiltere’ye intibak edebilmeniz için en gerekli araç olan dilin sizde çok eksik bir unsur olduğunu ve en iyi halde bile başarı ihtimallerinizin (?) ne kadar şüpheli olduğunu biliyorum.
Gözlemlerimden çıkardığım sonuca göre, işlere heyecanla başlamanıza ve iyi niyetinize rağmen, çalışkan bir mizaca sahip değilsiniz (Not: Lafargue daha sonra Tembellik Hakkı’nı yazdı). Bu şartlar dahilinde kızımla birlikte hayat gemisine binebilmeniz için size dışarıdan destek gerekecek.
Ailenize gelince, hiçbir şey bilmiyorum. Bir miktar zenginliğe sahip olduklarını farz etsek bile, bu onların sizin için fedakarlığa katlanmaya pek hevesli olduklarını kanıtlamaz. Dahası onların sizin bu evlilik projenizi nasıl karşıladıklarını bile bilmiyorum.
Tekrar ediyorum, bütün bu noktalar hakkında bana olumlu açıklamalar gerekiyor. Zaten hayata gerçekçi şekilde bakan siz de kızımın geleceğine idealist bir bakış açısıyla bakmamı beklemezsiniz. Şiiri ortadan kaldırmayı düşünecek derecede müspet bir insan olan sizin, kızımın zararına olacak şekilde şairane davranışlarda bulunmamanız gerekir.
4. Bu mektuptan doğabilecek bütün yanlış anlamaları önlemek için size şunu bildiririm ki, hemen şimdi evliliği akdetme iktidarına sahip olsaydınız bile bu yine de olmazdı. Kızım reddederdi. Ben de şahsen bu işe itiraz ederdim. Evlenmeyi düşünmeden önce olgun bir adam olmanız ve hem sizin hem de kızım için uzun bir tecrübe dönemi gerekiyor.
5. Bu mektup ikimizin arasında sır olarak kalırsa çok memnun olurum.
Cevabınızı bekliyorum.
En iyi dileklerimle,
Karl Marx
(Fransa’daki Paul Lafargue’a mektup, Londra, 13 Ağustos 1866)
Ne kadar da doğru ve canlı !
Yalnızlık !!!
hayatın insana ödettiği ağır bedellerden sadece biri.
varlığına alıştığın birinin yokluğunu kabul etmek diye bir şey yok aslında. sadece alışmaya çalışmak var, idare etmek var, içindeki boşluğu duymazdan gelmek var, hatta bazen her şeyi bırakıp gitmeye heves etmek var.
çok şey var işte; ama o yok.
14.11.2012 22:54 ~ 23:42 ihtimaller denizi
30 Temmuz 2013 Salı
Hatırla Sevgili - Rodrigo'nun Gitar Konçertosu - Idam
Rena Dallia - Gul Bahar (Dedemin İnsanları)
Bir zamanlar Amerika 'da !
Tüyler ürpetici...
Ne nedir, ne değildir ?
Düşünceleri söylemek sivrilik değildir
Anne baban gibi düşünmemek saygısızlık değildir
Hak aramak sivrilik değildir
Kendini ezdirmemek sivrilik değildir
Doğru bildiğini savunmak bağnazlık değildir
Kurallar varsa herkes için geçerlidir
Yanlışı gördüğünde söylemek -doğrularını sarssa bile- döneklik değildir
Gençlerden her zaman ve karşılıksız saygı beklemek doğru değildir
Bunları sadece gençlere veya o kesime bu kesime değil herkese söylüyorum
Anlayan anlıyor zaten
Anlayanlar caanım ciğerim Anlamayanın da canı sağolsun ne diyeyim ...
Anne baban gibi düşünmemek saygısızlık değildir
Hak aramak sivrilik değildir
Kendini ezdirmemek sivrilik değildir
Doğru bildiğini savunmak bağnazlık değildir
Kurallar varsa herkes için geçerlidir
Yanlışı gördüğünde söylemek -doğrularını sarssa bile- döneklik değildir
Gençlerden her zaman ve karşılıksız saygı beklemek doğru değildir
Bunları sadece gençlere veya o kesime bu kesime değil herkese söylüyorum
Anlayan anlıyor zaten
Anlayanlar caanım ciğerim Anlamayanın da canı sağolsun ne diyeyim ...
Oldu Teşekkürler - Psikolog - Acıya bayılan adam -
Ben de bu videoya bayılıyorum !
İçten içe de bu bayılan adamın bizim evin eski sahibinin akrabası olduğundan kıllanıyorum üstelik. Zira tüm prizler muslukların yanıbaşında. Demek kolay elektrik çarpsın istiyordu Ahmet Amca. Hem de üstelik Avrupa Yakasındaki Gaffur gibi bağışıklık kazanmış demek ki; zira biz evi alırken gayet sağlıklı ve tek parçaydı :D
Ales sorusu !
Dostluk, bir insana belleğinin doğru çalışmasını sağlamak için gereklidir. Geçmişi anımsamak, onu sırtında taşımak, insanın kendi "ben"ini koruyabilmesi için gerekli tek koşul olarak görülebilir. "Ben"nin çekip küçülmemesi, oylumunu koruması için, anıları bir saksı çiçeğini sular gibi, sulamak gerekir. Bu sulama işi, geçmişin tanıklarıyla, yani dostlarla sürekli temas halinde kalmayı gerektirir. Onlar bizim aynamız, belleğimizdir. Onlardan hiçbirşey beklemiyoruz, yalnızca zaman zman o aynayı parlatsınlar ki yüzeyinde kendimizi görelim. - Ales 2007 ilkbahar döneminde sorulmuş bir sorudur. Ve bu paragraf bana sağolsun facebook dedirtti zira şimdilerde vefa arkadaş listesine kabul edilmekle ölçülmekte.
Güzel...
En iyi değilim, en kötü de
En cömert değilim, en cimri de
En kibirli değilim, en mütevazı da
Hiç kimseyi kandırmamış değilim, herkesi aldatmış da
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim, herkesi satmış da
Hep iyiliğimden kaybetmiş değilim, kötülük yapa yapa kazanmış da
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da
Barışçıyım, biraz da savaşçı
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf
Biraz iyiyim, biraz kötü
İyi, kötü
İnsanım.
En cömert değilim, en cimri de
En kibirli değilim, en mütevazı da
Hiç kimseyi kandırmamış değilim, herkesi aldatmış da
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim, herkesi satmış da
Hep iyiliğimden kaybetmiş değilim, kötülük yapa yapa kazanmış da
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da
Barışçıyım, biraz da savaşçı
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf
Biraz iyiyim, biraz kötü
İyi, kötü
İnsanım.
Mabel Matiz- Zor değil
Mehmet Erdem görünüşlü, Cem Adrian dublajlı adamın güftesi köfte bir şarkısı, eh haliyle değişik olmuş !
Çılgın Bediş
Çılgın bedişim yok başka işim
Silerim hüzünü baştan çizerim
Dünya dursa ben yine dönerim
Çılgın bedişim yok başka işim
Elim dursa durmaz ki dilim
Yalan dünya ben yine dönerim
:):):)
Uğursuz 2013
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22468909.asp
Ocak ayından sonra da devam etti bir sürü ölümler. Selahattin dedemiz de vefat etti maalesef. Allah rahmet eylesin!
21 Aralık da kıyamet kopmadı ama gene sonuç aynı !
Hatırla sevgili gece ve gündüz :(
*Hatırla Sevgili'nin
değindiği tarihi olaylar
17 Şubat 1959 Türk Hava Yolları Londra kazası
27 Mayıs Devrimi
555K
22 Şubat 1962 ayaklanması
20 Mayıs 1963 ayaklanması
9 Mart 1971 Darbe Teşebbüsü
Altıncı Filo'yu Protesto Olayları
Kanlı Pazar
12 Mart Muhtırası
Nurhak
Kızıldere olayı
1973 Türkiye genel seçimleri
1977 Türkiye genel seçimleri
Kanlı 1 Mayıs
16 Mart Katliamı
12 Eylül Darbesi
17 Şubat 1959 Türk Hava Yolları Londra kazası
27 Mayıs Devrimi
555K
22 Şubat 1962 ayaklanması
20 Mayıs 1963 ayaklanması
9 Mart 1971 Darbe Teşebbüsü
Altıncı Filo'yu Protesto Olayları
Kanlı Pazar
12 Mart Muhtırası
Nurhak
Kızıldere olayı
1973 Türkiye genel seçimleri
1977 Türkiye genel seçimleri
Kanlı 1 Mayıs
16 Mart Katliamı
12 Eylül Darbesi
Michael Fugain - Une belle histoire
Bayılırım !
i love you hocamm !
Abdülraiım Albayrak i love you hocam olayını abarttı sanki, tabi sonra yönetim Fatih hocanın akibetinden korktu Albayrak 'ı saf dışı bıraktı :P
Hasta siempre :P
Tüylerimi diken diken yapan şiir !
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
29 Temmuz 2013 Pazartesi
Bağlamayacaksın...
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak
Can Yücel
28 Temmuz 2013 Pazar
27 Temmuz 2013 Cumartesi
Annem annem !
TÜM ANNELERİN ELLERİNDEN ÖPÜYORUM
Canım Anneme
Bak... Annen ve sen .
O, dokuz ay boyunca seni karnında işte bu şekilde taşıdı.
Mide bulantısı çekti ve sürekli kendini hasta hissetti.
Ayakları şişti, vücudu ödem yaptı, derisi gerildi.
Sen karnındayken en basit işlere bile nefesi yetmez haldeydi..
Çünkü nefesini seninle paylaşıyordu..
Mesela merdiven çıkmak için çok çaba sarfetti.
Ayakkabılarını bağlamak gibi basit bir iş için bile
çabalamak zorundaydı.
Sen onu tekmelerken ve içinde kıvrılırken,
O çok geceyi uykusuz ve ağrılı geçirdi.
Doğumun ise tarifi imkansız bir acı çekmesine yol açtı.
Sana sahip olmaktan başka hiç bir amaç için bu acıya değmezdi.
O senin dadın, hizmetçin, hammalın, öğretmenin, şoförün,
aşçın, temizlikçin, hastabakıcın, en büyük hayranın,
en sadık dostun, en yakın arkadaşın...
Seni hissettiği andan beri sadece senin için yaşadı ve kendini
ikinci plana attı. Sen yedikçe doydu, sen uyudukça dinlendi...
Senin için savaştı, savaşıyor, ve hep savaşacak..
Senin için umut etti, sana dair hayaller kurdu,
senin adına üzüldü, sevindi, kızdı...
ve bunların hepsini karşılıksız yaptı.
Çevrende annesini kaybetmiş,hatta hiç görememiş insanlar var.
Bu birgün senin de başına gelecek,
olmasa keşke ama yaşanacak..
O'na teşekkür etmek için yeterli zamanı bulamayabilirsin.
Lütfen her fırsatta O'na kendini değerli hissettir,
bunu hala yapabildiğin için de kendini şanslı hisset...
Anneme...
26 Temmuz 2013 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Blog Arşivi
-
▼
2013
(1029)
-
▼
Temmuz
(60)
- Ölümüne Farid Farjad !
- Lafargue de ne cinsmiş azizim !
- Ne kadar da doğru ve canlı !
- Çıksın !
- Süperli şeyler
- Yine Facebooktan ...
- Hatırla Sevgili - Rodrigo'nun Gitar Konçertosu - Idam
- berk hakman(bang bang)♥
- Rena Dallia - Gul Bahar (Dedemin İnsanları)
- Sema Moritz - Hasret
- İkrar !
- Bir zamanlar Amerika 'da !
- Bir rüya için ağıt !
- Çok güzel...
- Ne nedir, ne değildir ?
- Oldu Teşekkürler - Psikolog - Acıya bayılan adam -
- Ales sorusu !
- Rengin- Aldatıldık
- Tunak Tunak Tun
- Güzel...
- Mabel Matiz- Zor değil
- Çılgın Bediş
- Uğursuz 2013
- Ayda Mosharraf İsyan Şarkısı
- Oyunbozan utansın !
- Hatırla sevgili gece ve gündüz :(
- Michael Fugain - Une belle histoire
- i love you hocamm !
- Hasta siempre :P
- Anne ile kızın muhteşem iletişimi
- Tüylerimi diken diken yapan şiir !
- Bağlamayacaksın...
- Çetrefilli yollar !
- Değişikli karışıklı !
- Cbili Cbili şak şak şak !
- Hoppalaaa :D
- Hahaha !
- Annem annem !
- Bu da karikatür programı olmayan masum köylünün na...
- İş dünyasından karikatürler...
- EKL Belgeseli
- Bayılıyorum buna :D
- Kurumsal firma kısaca...
- Şişen başa şimşir tarak !
- Karikatür candır !
- Şerefsizin kaleminden...
- Sana dün bir tepeden çaktım aziz burnum !
- İkinci elden hayaller ...
- Hizmet Altınmeşe
- Müthiş !
- Karikatürler alemi ...
- Doğumgünü
- Sosyopat mısın vay vay !
- Metaprogramlar
- Yarık beyin vakası
- Avrupa Yakasi Baba Mafya Godfather CosaNostra
- AVRUPA YAKASI - BURHANIN BALKON SEFASI -
- Gece ve Rüzgar
- "Dalgakıran"
- Gülçin Safak - IK ' ya Dair Hersey: Rol Mo...
-
▼
Temmuz
(60)
Bu Blogda Ara
Wikipedia
Arama sonuçları